Doğmamış minik aslancık oğluma - II

Tarih 25 Nisan 2011... 3 numaralı doktorumuzun muayenehanesindeyiz. Eşim, can yoldaşım her kontrolde olduğu gibi benimle birlikte, heyecanlı bir bekleyişte. Birazdan dört boyutlu ultrasonda minik aslancık oğlumuzu göreceğiz. Sabırla bekliyoruz.
Önce özür dileyerek, "On beş dakika bekleteceğiz." dedi yazman ablamız. O on beş dakika yarım saat , kırk beş dakika oldu derken... Ben neden bu kadar bekletildiğimizi sordum. İçerde müdahale (ufak bir operasyon) yapıldığını ve bunun tahmin edilenden fazla uzadığını ama en kısa sürede biteceği cevabını alıp yerime oturdum.

Bir buçuk saat geçmişti ama zamanın nasıl geçtiğini bile anlamamıştık. Sessiz durumda çalışan televizyondaki görüntülere kendimizce yorumlar yapıp gülüyorduk. O kadar çok eğleniyorduk ki bir yarım saat daha beklemek bizi çok da zorlamadı.

Ve işte artık o an geldi; doktorumuzla baş başaydık. Ufak bir sohbetin ardından o büyülü cihazla küçük kuzumuza kavuşturacaktı bizi. Eşim de ben de çok özlemiştik oğlumuzu. Bu görüntüler için doktorumuza ne kadar minnettar olsak azdı. Sonrasında öğrendiklerimle bu minnettarlık duygusu çok uzun sürmese de o an gördüklerimiz bize unutamayacağımız bir hatıra yaşattı.

Gördüklerim doğru muydu? Doktorumuz da onayladı. Minik oğlumuz bize kocaman gülümsemişti. Evet! Resmen güldü :) O bekleyişte sürekli güldüğümden o da etkilenmiş olmalı. Bununla aramızdaki bağa daha çok inandım. Anne ne hissediyorsa bebekte aynısını hissediyor.

Cenin olan bu küçücük canlı nasıl da bu kadar duyarlı olabiliyor? Mucize tanımı kesinlikle doğru. Öncelikle bu mucizeyi bize bahşeden Allah'a şükürler olsun. Bize kocaman gülüşüyle en güzel hediyeyi verdiği için oğluma da sonsuz teşekkürler...

Not: Bu yazının ilk bölümünü okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Yorum Gönder