Normal doğum ve Rus Kadınlar

Doğum korkusu...

Yaklaşık bundan bir ay önce sorsaydınız bana, doğumdan korkuyor musun diye? Cevabım, evet korkuyorum olurdu. Bu cevabın hiç de bana göre bir cevap olmadığını biliyordum. Bu yüzden bu korkumun üstüne gitmeye karar verdim. Küçücük kedi bile yavrularken bu kadar sakin ve cesur olabiliyorsa neden korkayım ki diye düşündüm.



İçimdeki ses, nasıl korkmayayım, dedi.

Birincisi, daha önceden yaşamadığım ve bilmediğim bir şey,
İkincisi, yaşayanların ızdırap dolu hikayeleri,
Üçüncüsü ise doktorların (genel olarak) tutumu.

Sonra araştırdım, öğrendim, konuyla ilgili videolar izledim ( bir kaç günlük sarsıntı yaşamama ve tırnaklarıma mal olsa da) şimdi daha iyiyim. Artık korkmuyorum.

 Edindiğim bilgileri buradan paylaşmak istedim.

 Artık doğuma hazırlık kasılmalara SANCI demiyorum. Çünkü bu kelime bile beni ürkütmeye yetiyor.

Diğer bir konu, Söylentiler...
85 kuşağı hızlı çıktık galiba. İlk okuldan tutunda üniversitedeki arkadaşlarıma bakıyorum , ya yakın zamanda doğum yağmış ya da ha doğurdu ha doğuracaklar. Çoğu benim gibi hamile. Eee bir araya gelince haliyle konu hamilelik ve doğum oluyor. Gerek arkadaşlarım, gerek daha uzak çevre olsun doğumu yaşamış kadınlar genelde olumsuz konuşuyorlar. Hemde ulu orta. Yok burada hamile var, etkilenir demiyorlar. Şöyle astılar, böyle kestiler, çok zordu, yok 24 saat sürdü vs.... O kadar acılar çekmişler ama ölmemişler doğrusu şaşırıyorum artık. 

 İyi dileklerinde bile acılarını paylaşıyorlar sanki. İşin zor Allah yardımcın olsun, İnşallah bir avazda çıkar derken yüzlerinden yaşadıkları dehşet okunuyor. Tabi bitmiyor hemen öyle. İşin efsane kısmı asıl sonradan anlatılmaya başlanıyor. Kulaktan dolma felaket senaryolarıyla dolu hikayeler gebelerin kabusu olmaya devam etsin diye, tuhaf bir hazla dilden dile anlatılmaya da devam ediyor. Sanki gör bak 2,3,4 vs.. çocuk doğurarak nasıl kahramanlık yapmışım der gibi. Eşlerin, yani erkeklerin, baba adaylarının bu anlatılanlarla anneleri anlamaları sanki daha kolaylaşıyormuş gibi. Sanki her şeyi, her sıkıntıyı anne yaşıyormuş gibi. Bu haksızlık bence. Eşinin her canı yandığında çaresiz kalan babanın durumu daha kötü bence. Hem bu özellik kadınlara verilmiş sadece. Şimdiye kadar çok güzel devam etmiş doğanın kanunu.

 Gerçek olumsuz örneklere gelince, annenin veya bebeğin doğumdan sonra hayatını kaybettiği olaylara , bunu tamamen doğuma bağlamak yanlış. Elbette ki doğum sonrası koşullar da çok önemli. Özellikle de hijyenik, tam teşkilatla cihazların ve doktorların bulunduğu ortam.

 Doktor demişken gelelim son maddeye. Burada doktorlarımız diyeceğim Türk olanları kastederek. Çünkü başka devletlerde farklı. 

 Bizzat ben 8 aylık hamileliğim boyunca 4 doktor eskittim. Nedenine gelince; ilki, benim bünyemi ve ne istediğimi hiç sorgulamadan sezaryan doğumu önerdi. İkincisi tamamen paraya dayalı bir doktordu. Şayet doğumum hafta sonuna denk gelirse başımın çaresine bakmalıymışım. Çünkü hafta sonu ayrı tarife. Üçüncüsü, iyice pimpiriklendiğim ve her şeyi sorgulayıp öyle anlaştığım bir doktordu. O da yanlış teşhiste bulunup ilaç üstüne ilaç verip beni yürüyemeyecek hale getirdi. Kullanmak istemediğim için ilaçları gözümü korkutup kullanmaya zorladı ve en çok ona gittiğimiz için mecburen en çok parayı o kaptı. 


Şimdi dört numaralı doktordayım. Önceki beklentilerimden eser kalmadı. Bebeğim ve ben sağlıklı olalım yeter diyorum ve artık her şeyi paylaşmıyorum. Ağrım olursa geçmesini bekliyorum, nedeninin niçinini internetten ve daha çok kitaplardan buluyorum. Bu sayede bir çok bilgiye ulaşıyorum. Ne kadar şanslıyım değil mi? Varıp siz düşünün artık gerisini. Yok bebek ters yok çok kilolu!(3.650gr) vs... diyip sezaryene yönlendirmelerini saymıyorum bile.

Tüm bunları bir kenara bıraktım. Ve bir süre önce okuduğum şu yazı ile duruşumu iyice netleştirdim.

900'lü yılların başında  yaşayan Dr. Read, Afrika'da doktorluk yaparken ilginç bir olayla karşılaşıyor. Orada kadınların çok kısa süren ağrısız doğumlar yaptıklarına tanık olan doktor bunun nedenini araştırıyor. Sonuçta görüyor ki "Bu ilkel topluluklarda, bir kadın hamile kaldığı zaman, kasabanın baş rahibesinden başka hiç kimse ona doğumdan bahsetmiyordu. Eğer doğum kötü geçer ve yaşlılardan birinin izinsiz olarak ona doğumdan bahsettiği tespit edilirse, suçlu şiddetle cezalandırılıyordu" (Bir Çocuk Bekliyorum- Laurence Pernoud) Dr. Read bu kadınların ne kadar kolay ve ağrısız doğum yaptıkların görünce, korkunun doğumu zorlaştırdığını anlamış ve hastalarındaki doğum korkusunu yenmeye çalışarak onlara kolay doğumlar yaptırmaya başlamış. 



Daha sonraları Fransız doktor Lamaze, Rusya'da aynı şekilde kolay doğum yapan kadınları görünce bu konuda inceleme yapmış ve hamile eğitim merkezlerinde öğretilen o ünlü "Lamaze yöntemi"ni geliştirmiş. Yöntem temel olarak doğumun aşamalarını tanımak; ve bu aşamaların etkilerine direnmek yerine, onları kolaylaştırmak amacıyla uygun nefesler almak şeklinde özetlenebilir.   Burada anahtar kelime pek çok kişinin sandığı gibi nefes değil, "doğumun aşamalarına direnmemek". 

Tam bu satırları okurken, 4.110 gr bebeğini normal doğumla kucaklayan, Rus arkadaşım Katya geldi aklıma. Ben de bunun üstüne bugün ki yazıyı yazdım.  

Çok güzel ve çok da zayıf olan canım arkadaşım Katya'yı bizim doktorlar görseydi hemen sezaryana alırlardı diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ama İyi doktorlarımızın da hakkını yememek için susuyorum.

Bebek bekleyenlere tavsiyem, doğanın size ve beğinize verdiği güce inanın. Bu güç en sağlıklı doğum yöntemi olan normal doğum için gerekli tüm koşulları oluşturacaktır. akışına bırakıldığında doğanın ne kadar mükemmel işlediğine tüm sevdiklerinizle birlikte şahit olun. Ve bu duyguyu doyasıya yaşayın. Kimsenin doğum hikayesini dinlemeyin. Çünkü bu sizin hikayeniz...

Not: Benim gibi tırnaklarınızı kemirmeyeceğinize söz verebiliyorsanız, izlemek isterseniz, en güzel normal doğum videosu işte burada.

Yorum Gönder